Lavanta kokulu bir girişim hikayesi

Oluşturma Tarihi : 25 Mayıs 2024 Cumartesi

Turizm sektöründe 12 yıl çalışan ve anne olduktan sonra kendi girişimini kurmaya karar veren Ayça Özer, Bulgaristan’da görüp çok beğendiği lavantayı Istranca Dağları’nın eteklerinde yer alan arazisinde yetiştirmeye başladı. Kırklareli’nin Demircihalil köyündeki 82 dönümlük tarlasının 30 dönümüne lavanta ekerek üretime başlayan Özer, bugün 55 dönüm dikili alanda lavanta yetiştiriyor. Kırklareli’de buhar distilasyonu ile uçucu yağ üreten bir tesis de kuran Özer, ayrıca bitkisel içerikli doğal kozmetikleri Aicha Lavanta’yı da piyasaya sürdü.

Eğitimini Turizm ve Otel İşletmeciliği üzerine alan Ayça Özer, 12 yıl kurumsal hayatta çalıştıktan sonra kendi kanatlarıyla uçmaya karar veren bir girişimci. İki çocuk annesi Özer’in girişimcilik hikayesi bir gereklilik olarak başladı. Anne olduktan sonra, “Yoğun iş yaşantısı mı, çocuklar mı?” sorusu onu bir seçim yapmak durumunda hissettirdi ve duruma göre esneyebileceği, iş planını kendi yapabileceği, mesai saatlerini kendisine göre ayarlayacağı ve kendi çalışma şartlarını kendisinin oluşturacağı bir düzene geçmeye karar verdi.

Aralıksız devam ettiği turizm sektöründeki işine veda eden Özer, Bulgaristan’da gezdiği lavanta tarlalarından çok etkilendi. Kırklareli’de Istranca Dağlarının eteklerinde yer alan tarlasında lavanta yetiştirmeye karar verdi. 2018 yılında Kırklareli’nin Demircihalil köyündeki 82 dönümlük tarlanın 30 dönümünü lavanta tarlasına dönüştüren Özer, önce yoğun bir fizibilite çalışması yaptı ardından dünyanın en büyük lavanta üreticisi olan Bulgaristan’dan 52 bin adet tıbbi aromatik bitki olan Lanadula Angustifolia cinsi lavanta fidesi getirerek çiftçilik serüvenine başladı.

Ayça Özer

2019-2020 yıllarında fide sayısını 110 bine çıkartan Özer, şu anda 55 dönüm dikili alanda lavanta yetiştiriyor ve hedefi bu yıl sayıyı 80 dönüm alana çıkarmak. 2020 yılı haziran ayında Kırklareli’de anaçlardan çoğaltılmış, saflığı ve orijinalliği korunmuş olan bu fideleri saf ve katkısız lavanta yağlarına dönüştürdüğü buhar distilasyonu ile uçucu yağ üreten bir tesis de kuran Özer, 2021 yılı şubat ayında ise kendi uçucu yağları ile kokulandırdıkları, GMP standartlarında üretim yapılan, bitkisel içerikli, Aicha Lavanta markası ile ürettiği kozmetikleri de satışa sundu.

Özer’in yoğun olarak kadınlarla çalıştığı lavanta tarlasında üretim süreci ilkbahar aylarında başlıyor, hasat dönemi olan temmuz sonuna kadar yoğun geçiyor. Kış dönemi ile birlikte bitkiler uykuda oluyor. Özer de yaz dönemini ailesiyle birlikte Kırklareli’de geçiriyor. Tarlasında sürdürülebilir doğal tarım yöntemleri uygulayan Ayça Özer, haziran ayı ile birlikte mor çiçekleri ile görsel bir şölen yaratan, rayihası kilometrelerce alana yayılan tarlayı ziyaretçilere açıyor.

Yakın konumu nedeniyle tarlalar özellikle hafta sonları İstanbul’dan yoğun ziyaretçi çekiyor. Bu hoş kokulu lavanta bahçelerine turlar, geziler ve davetler düzenleniyor. Temmuz ayında hasat başlıyor, bu kez de uçucu yağ imal edilen tesis, bölgedeki diğer üreticilere de hizmet verdiği için, çok yoğun 1 ay geçiriyor. Doğal kozmetiklerin satış ve pazarlaması ise 12 ay boyunca devam ediyor.

“Ürettiğimiz her şey birbirini tamamlıyor ve devam ettiriyor. Bu bölgede lavantaya yatırım yapılması hem istihdam hem de turizm açısından çok kıymetli. Aslında kurguladığım iş modeli, bana ve aileme çok uygun” diyen Ayça Özer, “Planlı olmak, organizasyon yapabilmek, her zaman yaptığım işin 1-2 adım öncesini planlayabilme becerisi, sıfırdan bilmediğim bir işi kurgularken bana çok yardımcı oldu. İş işi büyüttü kesinlikle, ihtiyaçlar, talepler hep bir adım öteye taşıdı kendisini. Bugün hayal ettiğim yerde miyim emin değilim, çünkü hayaller de sürekli güncelleniyor. İşimi bir üst noktaya taşırken, hayallerimi de bir üst noktaya taşıyorum çünkü. Ne ben ne işim ne de hayallerim başladığımız noktada değiliz. İyi ki de değiliz bence” diyor.

“Yok etmek için değil, var etmek için çalışıyoruz”

İşinin tüm aşamasında üretim olduğunu söyleyen Özer, doğada yaşayan tüm canlılara çok değer verdiklerinin altını çiziyor. “Çok korksam da tarla da yaşayan yılan da bizim için çok kıymetli, yok etmek değil var etmek için çalışıyoruz. Tarlamızda asla sentetik kimyasallar kullanmıyoruz. Orada yaşayan canlıların yaşam alanını kirletmeye hakkımız yok” diyen Özer, tarlalarında yağmur suyu hasadı yaptıklarını, biriktirdikleri suları daha sonra sulamada kullandıklarını aktarıyor.

Ayça Özer

Tarladaki ağaç köklerini kendi distilasyon tesislerinde yakacak olarak kullandıklarını, lavanta yağı çıkartırken ortaya çıkan, lavanta atıklarını enerjiye dönüşmesi için bio yakıt tesisine gönderdiklerini bildiren Özer, “Ürünlerinin bitkisel olduğunu ve sentetik kimyasal kullanmadıklarını söylüyor. Vücudunuza kullandığınız kozmetikler ile kanınızı kirletmiyoruz. Sürdürülebilir ve doğal tarım yöntemleri uyguluyoruz tarlamızda. Ellerinizi yıkadığınız sabunumuz, suları kirletmiyor, dolayısı ile toprağı kirletmiyoruz. Tüm üretimimiz ve hikayemiz birbirini tamamlıyor. Yine söyleyeceğim; yok etmek için değil, var etmek için çalışıyoruz. Ürettiğimiz herşey birbirini tamamlıyor ve devam ettiriyor.” 

“Üretmek kadının doğasında var”

Markasının yüzde 95’inin, kadın emeği ile kadın elinden çıkan bir marka olduğunu ve bu sebeple çok gururlu olduğunu kaydeden Ayça Özer, çalışırken kadın-erkek ayrımı yapmadıklarını çalışan herkesin birbirine destek olduğunu söylüyor. Türkiye’de girişimci kadın sayısının her gün artmasına rağmen, ekonomik olarak ayakta kalabilmenin zor olduğunu vurgulayan Ayça Özer sözlerini şöyle sürdürüyor: “Pes etmemek kadının doğasında var. Yoktan var etmek kadının doğasında var. Üretmek kadının doğasında var. En önemlisi kadınlar, aynı anda pek çok şeyi bir arada yapabiliyor. Bunun da girişimcilik hayatında avantaj getirdiğini düşünüyorum.

Ekonomik olarak girişimci kadınların desteklenmesi gerekli. Vergi avantajları yaratılabilir. Ürettiğimi pazarlamak en zorlandığım konu, çok yüksek maliyetler gerektiriyor. Bu konuda da fırsatlar yaratılmalı ve desteklenmeli kadınlar. Çalışmanın, üretmenin tadını alan bir kadının bunu kolay kolay bırakmayacağına inanıyorum. Gelecekle ilgili çok umutluyum. Bizler annelerimizin yapamadıklarını yapmak için çalıştık. Bizim çocuklarımızın da bizim üzerimizde işler başaracağına eminim.”

Hayat mottosu: “Veren el, alır”

Kariyer yolculuğunda etkilendiklerini kişiyle sınırlamayan Özer, hayatın her aşamasında öğrendiklerimizin işimize, iş yapış şeklimize yansıdığını dile getiriyor. Eski, çok sevdiği bir patronunun “Veren el, alır” sözünü hayat mottosu yaptığını söyleyen Özer, elinden geldiğince maddi, manevi “veren el” olmak için çaba harcadığının altını çiziyor. Özer, “Ben aynı zamanda doğa ile de iş yapıyorum.

Bu hayat mottom doğa için de geçerli. Yaşarken farkına varmak gerek aslında, hayatta her karşılaştığımız insanın, her karşılaştığımız olayın, bize bir şeyler katması için yaşandığını düşünüyorum. Bardağın hep dolu tarafını görenlerdenim ben. İnsanlarla iş yapıyoruz, yeri geliyor yoruluyoruz ama karşımızdakinin insan olduğunu hiç unutmamız lazım” diye sözlerini tamamlıyor.

Özer’den girişimci adaylarına tavsiyeler:

Yaşadığımız anın farkına vararak yaşamak gerekiyor. Yaşadığımız her şey bizi bir yere götürüyor, bizi biz yapıyor. Aldığımız kararların arkasında durmamız gerektiğine inanıyorum. Karar bizim kararımızsa, sonuç da bizim sonucumuz. Başarı da başarısızlık da... Yaptığımız işi, başarı kaygısı gütmeden, olabilecek en iyi şekilde yapmak, bizi başarıya götürüyor zaten.

Cesur olmak iyi bir şey. Bazen çok düşünmeden harekete geçmek gerekir. Çok düşünmek sizi aşağıya çekebiliyor. Bir de tek kişilik bakmamak gerek, “Yukarı çıkarken kimleri nasıl yukarı taşıyabilirim, sorusunu sormak gerek. İyi bir iş fikriniz varsa, başlamak için mükemmel zamanı beklemeyin. Her şeyden önce bir yerden başlamak lazım.


0/(0)
25 Mayıs 2024 Cumartesi
Yorum (0)


Yorum Yazınİçerik hakkında ki düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.


Kategori'ye Ait Diğer Haberler