Ev Tekstili sektörünün, 70 ülkeye ihracat yapan başarılı firması Nil-San Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda TÜGİAD’ın ilk kadın yönetim kurulu başkanı olarak derneğin tarihine adını yazdıran, göreve gelir gelmez ilk iş olarak ‘iş adamları’ ibaresini ‘iş insanları’ olarak değiştiren, eşitlikçi ve yenilikçi bir kadın lider olan Sn. Nilüfer Çevikel ile iş dünyasını, iş dünyasında kadının rolünü ve kadın yöneticilerinin sayısının artması için atılması gereken adımları konuştuğumuz keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Nilüfer Çevikel kimdir? Nasıl bir eğitim aldı? İş hayatına girişiniz nasıl oldu? Sosyal yönlerinizden de bahsederek, biraz bize kendinizden bahseder misiniz?
Bursa doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimini Bursa’da tamamlandıktan sonra, Uludağ Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdim. Daha sonra USIU ve FIU da yabancı dil eğitimi ve Amerika’da da dış ticaret eğitimi aldım. 1999 yılında iş hayatına; Bursa Görükle’de kurmuş olduğum öğrenci yurtlarıyla atıldım. Tekstil sektörüne ise, 2002 yılında iplik büküm ile başlamış ve bugün entegre bir tesis olan, doğrudan ve dolaylı olarak yaklaşık 70 ülkeye ihracat yapan Nil-San Tekstil ile giriş yaptım. Ev Tekstili sektöründe üretim yapan Nil-San Tekstil’de Yönetim Kurulu Başkanı olarak iş yaşamına devam etmekteyim. Bunun dışında tarım sektöründe de yatırımlarımız devam ediyor.
TÜGİAD Genel Başkanı ve DOSABSİAD Yönetim Kurulu Başkanlığı yanında Bursa Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerini de yürütüyorum.
“TÜGİAD’ın ilk kadın yöneticisi olmanın gururunu yaşıyorum.”
Kariyeriniz için hayal ettikleriniz nelerdi? Bugün kariyerinizde hayal ettiğiniz yerde misiniz? Kariyer yolculuğunuzu da sizden dinleyebilir miyiz?
Sadece bulunduğum anda bulunduğum konumun hakkını vermek için sonuna kadar çalışıyorum. Zaten o zaman her şekilde yeni kapılar açılıyor. Öğrenmenin yaşı yok. İnsan hayatın her evresinde hele de iş yaşamının içinde kariyerini zaten sürdürüyor. Şu anda bir sivil toplum kuruluşu olan ve iş dünyasında saygın bir yere sahip TÜGİAD’ın ilk kadın yöneticisi olmanın gururunu yaşıyorum. Bana göre bundan daha iyi bir kariyer olamaz.
Bir kadın yönetici olarak sektörünüze ne gibi katkılar sundunuz? Bu noktaya gelinceye dek neler yaşadınız? Türkiye’de genç bir kadın lider olarak karşılaştığınız zorluklar oldu mu? Nasıl üstesinden geldiniz?
Ben hangi sektörde çalışırsam çalışayım mutlaka işimin hakkını vererek ve en iyisini yapmaya, fark yaratmaya çalışarak üretmeye ve hizmet vermeye gayret ettim. Çok genç yaşta çalışmaya başladığım için, arkadaşlarımın aileleri de bir süre sonra bundan etkilenerek kendi çocuklarını da çalışmaya yönlendirdiler. Arkadaşlarımda benim çalışmamdan etkilenerek okullarını bitirir bitirmez iş hayatına atıldılar.
Zorluklara gelince, bir kadın yönetici olarak da bir kadın lider olarak da yaşanan sorunlar hep aynı; kadın kendi kararlarını uygulamaya ve tek başına başarılı olmaya başladığı noktada maalesef zorluklar artıyor. Özellikle lider pozisyona gelebildiyseniz daha da çok çalışmak, daha da başarılı olmak gerekiyor. Hata yapmak maalesef büyük bir lüks bizler için.
“Hedefimiz, şirketimizde kadın istihdamının yarıya yakın olması.”
Şirketinizde yönetim ve İK süreçlerinde “kadın”ın yeri ve önceliğinden ile bu yönde sürdürülebilirlik vizyonunuzdan bahseder misiniz?
Şirketimizin bazı bölümlerde daha kabiliyetli ve elleri daha yatkın olduğu için elbette ki, kadın çalışanlarımız yer alıyor. Dolayısıyla, kadınlar şirketimizin kuruluşundan beri varlar. Ama biz iş yaparken cinsiyetçilik ayrımına gitmiyoruz. Çünkü şirket olarak ağır sanayi üretimi yapmıyoruz. Ayrıca, üretimde kullandığımız makineler de ileri teknolojiye sahip olduğu için kadın veya erkek her ikisi de bu makineleri rahatça kullanabiliyor. Hedefimiz, şirketimizde kadın istihdamının yarıya yakın olması.
Yönetim felsefenizden ve size ışık tutanlardan bahseder misiniz? ( Örneğin; iz bırakan kitaplar, kişiler, benimsediğiniz görüşler, özlü sözler… gibi )
Başarılı bütün otobiyografileri okuyorum, başarısız olanları da okuyorum. Benim kırmızı çizgim; Mustafa Kemal Atatürk ilke ve inkılâpları. Bir Cumhuriyet kadını olarak ve bana yakışan şekilde çalışmak ve üretmek; çünkü bizim aile geçmişimiz ve kültürümüz daima kadınların çalışması gerektiğini öngörür. Dolayısıyla, ben de yaptığım her iş için gayret göstermeye çalışıyorum.
Atatürk’ün 1923 yılında söylemiş olduğu; “Siyasi, askeri zaferlerle ne kadar büyük olursa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa kazanılan zaferler kalıcı olmaz, az zamanda kaybedilir” sözleri benim iş yaşamımdaki düsturum olmuştur.
Hepimizin bildiği gibi bugün yönetim kurulu başkanlığı yaptığınız, yönetiminde etkili olduğunuz çok değerli oluşumlar var. Bunlardan biri de TUGİAD. İlk kadın yönetim kurulu başkanı olarak bize TUGİAD yapısından ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Ayrıca TUGİAD yapısında kadınların rolünü de sizden dinlemek isteriz.
TÜGİAD’da göreve gelir gelmez birtakım adımlar attık. İlk önce iş adamları ibaresini ‘iş insanları’ olarak değiştirdik. Bunun da adına yakışır şekilde yönetim kurulumuzu erkek ve kadın olarak yarı yarıya oluşturmuş olduk. Kadın üye sayımızı da artırıyoruz.
Kadının iş dünyasında olmasının ekonomik katkılarını biliyoruz. Biz ‘bu da yetmez diyoruz!’Kadınlar daha çok yönetici, girişimci olmalı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk sayesinde bütün dünyadan önce aldığımız bu hakları kullanmak ve çalışmak zorundayız. Kadın yöneticilerin aramızda bulunması için elimizden geleni yapıyoruz. Benim Başkanlığım döneminde kadınların ağırlıkta olduğu ve yönetici oldukları bir yönetim kuruluyla inşallah iş dünyasının karşısına çıkacağız. İşte o zaman, ülke ekonomisi ve TÜGİAD açısından gerçek değişimi göreceğiz. TÜGİAD’ın yüzde 50’ye yakınının kadın üyelerden oluşturulmasını hedefliyoruz. İnşallah, merkezde çok daha fazla aktif kadın yöneticimiz olacak.
“Kadını çalışma yaşamına katmadan ekonomik kalkınmadan söz edilemez.”
Kadınların topluma ve ekonomiye katılımı artırmak için önerileriniz nelerdir? STK’larda kadınların yeri, olması gereken düzeyde mi?
OECD ülkelerinde kadınların işgücüne katılım oranı ortalaması yüzde 53 düzeyinde iken Türkiye’de bu oran yüzde 34’ler düzeyinde kalmakta. TÜİK verilerine göre, bu yılın Ağustos ayı itibariyle işgücüne katılma oranları; erkeklerde yüzde 57,3 olurken kadınlarda ise bu oran yüzde 32,7 düzeylerinde kaldı. Bu bize şunu gösteriyor; kadını çalışma yaşamına katmadan ekonomik kalkınmadan söz edilemez.
İş dünyasında sistem, kadınların karşısına sürekli görünmez engeller, “cam tavanlar” çıkarıyor. TÜGİAD olarak bu cam tavanları, kadınların önündeki görünmez engelleri tek tek ortadan kaldırma amacı taşıyoruz. Biz, kadınlar güçlendikçe, toplumun güçleneceğini, ülkemizin güçleneceğini, dünyanın daha yaşanabilir bir yer olacağını biliyoruz.
Bugün yolun çok başında olan, yarının liderleri gençlerimize ışık tutmak adına varsa eklemek istedikleriniz, yaşama dair tavsiyelerinizi de öğrenmek isteriz.
Kadınlar kesinlikle kurtarıcı veya birilerinin tercihi ile lider olmayı beklemesinler. Kadınlara, kendi öz güvenlerini kazanarak ve çok çalışarak geldikleri noktadan vazgeçmeyerek tutunmalarını, dışarıdan destek beklemek yerine tırnaklarıyla bir yere gelmelerini öneriyorum. Başkalarının yardımıyla kazanılan liderlik hem kalıcı olmaz, hem de liyakate uymaz.
Türkiye son yıllarda kadınların hem ekonomiye hem de sosyal hayata katılım noktasında önemli bir dönüşüm yaşıyor. Bu noktaya gelinceye kadar Türkiye nasıl bir süreçten geçti ve neler bu sürece itici güç oldu? Ülkemizde kadın gücünün bugünkü seviyeye ulaşma serüvenini ve tarihçesini kısaca anlatır mısınız?
Sadece Türkiye’de değil, dünyada kadın çalışanların verimi artmaya başladı. Türkiye’de kadınlara seçme seçilme hakkı; 5 Kasım 1934 yılında verildi. Aslında bu taraftan baktığımızda kadınların ekonomik ve sosyal hayata katılımı daha sonrasında gerçekleşti. Bu açıdan çok daha geç kalmış durumdayız. Yani bu konuda başarılı olduğumuzu düşünmüyorum. Avrupa’dan önce bu hakları elde ettik; ama baktığınızda onlardan çok daha gerideyiz. Dolayısıyla çok daha fazla kadının çalışarak bir yerlere gelmesi gerekiyor. Hem liderlik anlamında hem sosyal hayatta katılım anlamında. Zaten Cumhuriyet’in kazanımıdır kadının sosyal hayattaki yeri.
Türkiye, kadının ekonomide ve toplumda geldiği nokta açısından sizce yolun neresinde? Gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşmak adına ülkemizi nasıl bir süreç ve değişim bekliyor?
Gelişmiş ülkeler seviyesine veya Avrupa’daki ülkeler seviyesine erişmek bizim için hedef olamaz, başarı sayılamaz. Seneler evvel okuduğum bir dergide, 1960’ların sonunda Londra’da çekilmiş bir fotoğraf gözüme ilişmişti. Eşit işe eşit ücret verilmesini isteyen kadınlardan birinin elindeki pankartta “Britanyalı kadınlar Türk kadınlarından daha mı değersiz?” yazıyordu. Türkiye’de kadın haklarına dair kolaylıkla cümle kuranların bu fotoğrafa bakmalarında, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in en büyük başarısının kadınlara tanınan medeni haklar olduğunu hatırlamalarında büyük fayda var. Gelinen noktada kadın hakları konusunda maalesef bir ilerleme kaydemedik. Bizim için hedef, onları geçebilmek.
Hedeflenen rakamlara ulaşılması halinde kadın iş gücünün ekonomiye katılımı nasıl bir değişim sağlar? Hem toplumsal hem de ekonomik açıdan sağlayacağı katma değerleri sıralar mısınız?
Toplumun tüm kesimlerinin hem üretim süreçlerine katılması hem de ortaya çıkan refah artışından yararlanması, yoksulluğun ve eşitsizliğin azaltılması sürdürülebilir kalkınma için elzemdir. Kadınların toplumsal yapı içindeki konumlarının her bakımdan iyileştirilmesi sadece o toplum için değil aynı zamanda söz konusu toplumun yer aldığı coğrafi bölge için de önem taşımaktadır. Nitekim kadının kalkınma olgusunun aktif bir unsuru olarak görülmesi ve politika önermeleriyle desteklenmesi son 50 yılın en önemli tartışma konularından olmuştur. Ülke ekonomilerinin bu perspektiften eksik kalması ya da bu perspektifi göz ardı etmesi, sosyo-ekonomik birçok sorunun yanında toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin daha da derinleşmesine neden olmaktadır. Gelişmiş ülkeleri incelediğimizde kadınların çalışma hayatında çok daha başarılı olduğunu, refah seviyesini yükselttiklerini görüyoruz. Kadınların sosyal haklarının sağlanması durumunda ekonomiye katkıları yarı yarıya artar. O nedenle kadınların kalkınmanın bir parçası olmasını, işgücü ve piyasa verimliliğini arttıran bir faktör olarak görmekteyim.
Yorum Yazınİçerik hakkında ki düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.