‘Yeşil Çelik Zirvesi – Green Steel Summit 2024’, demir çelik endüstrisinin ulusal ve uluslararası paydaşlarını bir araya getirdi. Yeşil dönüşüm konusunda demir-çelik sektörüne yol haritası olacak veri ve bilgilerin paylaşıldığı zirvede sürdürülebilirlik ön plandaydı.
İklim ve çevre sorunları sanayinin her alanını yakından ilgilendirirken, çelik sektörü de yeşil dönüşüm konusunda yenilikçi ve sürdürülebilir yaklaşımlar ortaya koyuyor. Çelik sektörünün yeşil dönüşümünde yol haritasını tartışmak ve geleceğin fotoğrafını çekmek amacıyla düzenlenen ‘Yeşil Çelik Zirvesi – Green Steel Summit 2024’, SteelData organizasyonu adı altında Tosyalı Holding ana sponsorluğunda gerçekleşti. Tatçelik ve Huawei Smart PV, zirve’nin ‘Altın Sponsoru’ olurken, Energy Nova A.Ş. Güneş Enerjisi Sistemleri de ‘Enerji Sponsorluğu’nu üstlendi. Ağır Haddecilik A.Ş. ve Metsims Sustainability Consulting şirketleri’nin de ‘Bronz Sponsoru’ olarak destek verdiği zirvede çelik sektöründe yeşil dönüşüm masaya yatırıldı.
Zirvede. çelik sektörünün faaliyetlerini daha çevreci bir yapıya dönüştürmek için uzun bir yol kaydettiğini ve yeşil çelik konusunda büyük dönüşümün başında olduklarını ifade eden SteelData yöneticisi Şahap Ataman, “Çelik üretimini ve geleceğin sürdürülebilir üretimini yeniden tanımlamak temel kavramlarımız. Sürdürülebilirlik; sanayi için bir var olma meselesi haline geliyor. Bu alanda farkındalığı artırmak ve ilerlemeyi teşvik etmek, geleceğe dair beklentileri tartışmak amacıyla bir araya geldik” diye konuştu.
AB Yeşil Mutabakatı sektör için fırsat
Yaşam döngüsü için sürdürülebilirliğin bir zorunluluk halini aldığına dikkat çeken Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) ve Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı da zirvede yaptığı konuşmada Avrupa Yeşil Mutabakatına değinerek şöyle devam etti: “Yeşil Mutabakat bir fırsat. Yeşil ekonomiye geçiş sürecini ekonomik ve endüstriyel bir fırsata çevirme imkanı... Demir-çelik sektörü de bu yeşil dönüşüm sürecinin en önemli aktörü olmaya aday. Çünkü çelik, hayatımızın her noktasında bizimle. Bugün çok büyük bir değişimin eşiğindeyiz. Yeşil çeliğe Türkiye olarak mutlaka damga vurmamız gerekiyor. Endüstriyel üretim için mutlaka yeni enerji kaynakları lazım bunun da hidrojen olduğu görülüyor.”
Türkiye’nin dünya çelik üretiminde üst sıralarda yer aldığını da hatırlatan Tosyalı, “Yeter ki çağın gerisinde kalmayalım. Şu ana kadar çelik sektörü kendi öz kaynaklarıyla yatırım ve yeşil dönüşümlerini gerçekleştirdi. Avrupalı rakiplerimiz gibi kamusal desteklerle beslenen bir sektör değiliz. Kar marjlarımız düşük, yatırım yapmak kolay değil. Ama ben inanıyorum ki, çelik sektörünün bütün oyuncularının bu değişimi yapmaya çok rahat gücü yeter” dedi.
Yenilenebilir enerji, hidrojen, rüzgar ve elektrikli araçlar ve birbiriyle ilintili sektörlerin hepsinin çeliğe bağlı olduğuna vurgu yapan Fuat Tosyalı, “Sözün özü; bir ‘Net Sıfır’ çağı başlayacaksa bunun yolu demir-çelik sektörünün dönüşümüyle açılacak. Bu dönüşümün temel birkaç ayağı var. Üretimde temiz enerji kaynaklarının kullanılması en önemli gündem maddesi. Çünkü şu anda küresel çelik üretiminde fosil yakıtlar yüzde 75'lik bir paya sahip. Yoğunluk kömürde. O yüzden temiz enerji yatırımları sektörümüz için en kritik konu” diye konuştu.
Tosyalı Holding’in üretimi sürdürülebilirliğe odaklı
Tosyalı Holding olarak da yeşil dönüşüm konusunda sektörde ilk aksiyon alan şirketlerden biri olduklarını ifade eden Tosyalı, “Bizim işimizin sadece bir parçası değil, tamamı sürdürülebilirlik. Öyle ki Cezayir’de devam eden yatırımlarımız, Türkiye’deki yeni devreye aldığımız Tosyalı Demir Çelik İskenderun Tesisi tamamen sürdürülebilirlik odaklı. Üretimin sürdürülebilirliği için Endüstri 4.0 yatırımlarına ağırlık veriyoruz. Yapay zekâ algoritmalarına ve iş süreçlerinin takibi için dijital teknolojilere önemli yatırımlar yapıyoruz. Bu sayede hem üretimin devamlılığı ve verimliliğini hem de enerji tasarrufunu sağlıyor, aynı zamanda emisyonlarımızı da düşürüyoruz. Biz Tosyalı olarak 5 yıl içinde dünyanın en büyük 20 çelik şirketi arasında yer alma hedefi doğrultusunda ilerliyoruz. Bunu da sürdürülebilirlik odaklı yatırımlarla başaracağımıza inanıyoruz. Dünyanın sayılı yeşil çelik üreticilerinden biri olarak anılmak, bizim için en büyük ödül olacaktır” sözleriyle tamamladı.
“Alıcılar karbon emisyonuna dikkat ediyor”
Zirvenin açılış konuşmalarının ardından gerçekleşen oturumlarda ise sektör temsilcileri söz alarak sürdürülebilirliğe vurgu yaptılar. Huawei Türkiye Digital Power Group Smart PV Ülke Müdürü Eray Hazer, ‘Yeşil Enerjinin Çelik Sanayini Destekleme Potansiyeli, Yenilikçi Uygulamalar ve Öneriler’ başlıklı sunumunda şöyle konuştu: “Üretimdeki karbon salımı, ciddi bir sorunu da beraberinde getiriyor. Artık alıcılar karbon emisyonlarını mümkünse sıfıra düşürmüş olan üreticiden çelik satın almak istiyor. Avrupa 2027 yılında karbon vergisi uygulamaya başlayacağını duyurdu. Bu yüzden artık sıfır karbon salımı olan temiz kaynaklardan üretim yapmak gerekiyor. Türkiye genel ihracatını AB’ye yaptığı için AB’nin getirdiği şartları bizim de uygulamamız gerekiyor. Güneş ve rüzgar enerjisinin pek çok üreticimizin ihtiyacını karşılamayacağı aşikar. Onun için bunun üzerine belki de ülke olarak eğilmemiz gerekiyor. Çünkü 2027’ye fazla zaman kalmadı”
Demir-çelik endüstrisi tedarik sağladığı sektörleri dönüştürebilir
‘ETS, CBAM Uyum Süreci, Uygulamalar, Mevzuat ve Beklentiler’ oturumunun moderatörlüğünü üstlenen Çağ Çelik Genel Müdürü Ercüment Ünal, bürokrat konuşmacıların kamunun sektöre yönelik çalışmalarını anlatmasını istedi. Bu oturumda söz alan Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Şube Müdürü Mehmet Demir, bakanlık bünyesinde kurulan ‘Çelik İhtisas Çalışma Grubu’nun yeşil dönüşümü kapsayan sektörler için bir ‘Yönlendirme Komitesi’ oluşturulduğunu, ilgili bakanlıklar, STK’lar ve paydaşlardan oluşan bu komitenin sektörün neler yapması gerektiğine dair çalışmalar çerçevesini hazırladığını kaydetti. Ticaret Bakanlığı Ticaret Uzmanı Demet Işıl Karakurt da Avrupa’nın sanayisini ve enerji sistemini ‘yeşil bakışla’ yeniden düzenlediğine dikkat çekerek, enerji sektörü ve enerji yoğun bütün sektörlerde de temiz enerjiye erişimin desteklenecek şekilde dönüşüm gerçekleştirildiği bilgisini paylaştı. Demir-çelik endüstrisinin pek çok sektöre girdi oluşturduğunu anımsatan Karakurt, bu endüstrinin dönüşmesiyle yeşil dönüşüm alanında diğer sektörlerde de önemli aşama kaydedilmesinin sağlanabileceğine değindi.
Türkiye’nin dünyadaki yeşil dönüşüme uyum sisteminin nasıl işleyeceğini, yeni getirilen düzenlemelerden örnekler vererek anlatan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Gelir Uzmanı Mürsel Akbulut, bakanlıklar düzeyinde uyum için yapılan çalışmaları, yeni oluşturulacak kurulları ve karbonsuzlaşmada sistemin nasıl işleyeceğini anlattı. Metsims Sustainability Consultancy CEO’su Dr. Hüdai Kara da ‘Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmaları, Emisyon Hesaplama Yöntemleri’ni anlattığı konuşmasında, AB’nin getireceği sınırda karbon vergisinin önemine vurgu yaptı ve bu konuda nelere ihtiyaç duyulabileceğinin altını çizdi.
“Ne zaman ve nasıl karbonsuzlaşacağız?”
Zirvenin ‘Karbonsuzlaşmanın Dinamikleri & Yenilenebilir Enerji Çözümleri ve Beklentiler’ başlıklı oturumda konuşan PwC Türkiye Yönetici Ortağı Dr. Akif Koca, “Enerji verimliliği konusunda her adım emisyonların doğrudan azalmasını sağlıyor. Hidrojen ve karbon yakalama konusunda da büyük gelişmeler bekleniyor. Dünyada Türkiye dahil birçok ülke, bu alanda planlarını açıkladı. Karbon yakalamada kapasitenin 2030 yılına kadar 8 katına çıkması planlanıyor. ‘Çelik sektörü ne yaparak karbonsuzlaşır?’ sorusunu hemen hemen biliyoruz. Önemli olan; ne zaman ve nasıl karbonsuzlaşacağız” değerlendirmesinde bulundu.
EnergyNova Yönetici Ortağı Mehmet Uğur da “Türkiye’nin güneş enerjisi potansiyeli, üretim ve maliyet projeksiyonları, çelik sektörüyle iş birliği imkânları” başlıklı konuşmasında, demir-çelik endüstrisinin iklim değişikliği kapsamında yeşil dönüşüme ihtiyaç duyan bir sektör olduğunu anımsatarak, bu kapsamda, yenilenebilir enerji için zorunlu yatırımlarla karşı karşıya bulunulduğunu vurguladı.
“Teknolojilerin emisyonları azaltması ve alternatif kanalların kullanılması öngörülüyor”
‘Karbonsuzlaşma Yöntemleri, Hammaddeler ve Teknolojiler’ başlıklı oturumun moderatörlüğünü gerçekleştiren Dünya Çelik Birliği Direktörü Dr. Barış Çiftçi de 2010 yılında bu konuların henüz gündemde olmadığına işaret etti ve bugüne gelindiğinde son derece iyi çalışılmış karbonsuzlaştırma planları bulunduğunu vurguladı. Oturum katılımcılarından Kobolde & Partners AB CEO’su Rutger Gyllenram, karbonsuzlaşmada hangi noktada olunduğundan bahsettiği konuşmasında; “Demir-çelik sektöründe küresel dinamik ne yönde ve gelecekte çelik imalatı içerisinde nasıl bir yolculuk edeceğiz? Karbonsuzlaşmaya tam anlamıyla ulaşabilmek için çok fazla geçiş var. Çelik imalatı sektöründe gidişatımızın ne yönde olacağına bakarsak, burada teknolojilerin emisyonları azaltması ve alternatif kanalların kullanılması öngörülüyor. Ancak mevcut duruma baktığımızda çelik imalatında teknolojiler için en iyi çözümler biraz durmuş görünüyor. Çünkü bir miktar kompleks yapıları var” değerlendirmesinde bulundu.
Zirvenin ‘Karbonsuzlaşma ve Dünya Ticaretine Etkileri’ başlıklı son oturumunda İstanbul Bilgi Üniversitesi Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Kürsü Sahibi Dr. Pınar Artıran, ‘Uluslararası Ticarette Sürdürülebilirlik ve Rekabetçilik Kuralları Bağlamında Çelik Sektörü’ başlıklı bir konferans verdi. Dr. Artıran konuşmasında şunlara dikkat çekti: “Çevresel zorluklar gelecekte çok tarafı, ticaret sistemini artan bir gerilim altına sokacak. Artık güvenlik dediğimiz şey sadece sınır ve askeri güvenlik değil, sizin gayri safi milli hasılanız ne kadar, siz malınızı üretirken yurtdışından malzeme almaya ne kadar mecbursunuz? Günün sonunda biz hukukla konuşmak zorundayız. Bütün karbon uyarlama mekanizması, yeni standardizasyonlarda Türkiye olarak bize hakkaniyetle davranılması hakkına sahibiz. Bütün bu regülasyonların temeline baktığımızda çevresel zorunlulukların küresel bir mesele olduğunu görüyoruz. Uluslararası ekonomi hukukçusu olarak benim baktığım yerden bu konu bir rekabetçilik konusudur. Çelikte karbonsuzlaşma derdimizi çözmeye devam etmeliyiz. Bu elbette önemli ama uluslararası ticaret hukuku alanında ülke olarak haklarımızı da korumalıyız.”
Yorum Yazınİçerik hakkında ki düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.