“Düşü olmayanın işi olmaz”

Oluşturma Tarihi : 18 Mayıs 2024 Cumartesi

O erkek egemen bir coğrafyada kadınların hakim olduğu bir çiftlikte büyüdü. Uzun kış gecelerinde masallar anlatılır, çocuklar düş kurmaya teşvik edilirdi. Kışın babaannesiyle tarımı, toprağı, tohumu, hayvancılığı öğrenir; yazın anneannesiyle yaylada geceleri yıldızlara bakarak uyur, yabani meyveleri tanır, gölde balık avlardı. Babaannesinin her yıl bir önceki mahsulden aldığı tohumu “kurda, kuşa, aşa” diye toprağa saçması ve anneannesinin “bastığı yerde ot bitmeyen olmamak” öğüdü hayat felsefesinin temelini oluşturdu. Ve yıllar sonra kurduğu 1200 çeşit ata tohumu ile tamamen ekolojik tarım yapılan Narköy’ün girişine çocukluğunun en önemli öğüdünü yazdı: “Düşü olmayanın işi olmaz.”

Osmanlı’nın son zamanlarında yerleşik yaşama geçmiş Yörük bir ailenin kızı olan Nardene Kuşçu, Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. Feodal yapının devam ettiği yıllardı ve verimli Çukurova topraklarını ağalar yönetiyordu. Oysa Nardane Kuşçu’nun doğduğu çiftliğin hakimi kadınlardı. Babaannesinin yönettiği çiftlikte geçti çocukluğu. Konukların eksik olmadığı uzun aile sofraları kurulurdu. Akşamları masallar anlatılır, aya yıldızlara bakılırdı.

Çocuklar sohbete dahil edilir, onlara düşleri sorulur ve düş kurmaya teşvik edilirdi. Anlatmanın, dinlemenin ne kadar değerli olduğunu öğrendi bu akşamlarda… Babaannesi çok güçlü bir kadındı, toprağın dilinden anlardı. Binlerce dönüm arazileri vardı ve yoğunlukla pamuk ekilirdi. Babaannesi her yıl bir önceki üründen aldığı tohumu ‘kurda, kuşa, aşa olsun’ diyerek toprağa atardı. Pamuğun içine karpuz, börülce ve bamya tohumları karıştırıldı, süreklilik esastı. Yazları ise yaylaya gidilirdi. Babaannesinin işleri çok olduğu için o gelemezdi, bu sefer görev anneanne tarafından devralınırdı. Anneannesi onlara doğanın dilini öğretirdi.

Ormanda dolaşırlar, gölde balık avlarlardı. Yabani meyveleri tanır, suyu nasıl bulacaklarını öğrenirlerdi. Pınardan su taşır, yayladan kızılcık toplar, kışlık marmelatlar yaparlardı. Kompost tuvaletler yapılırdı. Ertesi yıl, bir yıl önce gittikleri yerde ot bitmemişse davranışlarında bir yanlışlık olduğunu anlarlardı. “Bastığı yerde ot bitmeyen insan olmak, doğaya saygısızlıktır” derdi anneannesi. İlkokulu ve ortaokulu Ceyhan’da bitirdi. Hayatı okul, köy, babasının traktör parçaları ve traktör sattığı dükkan, şehir kütüphanesi ve yayla arasında geçti. Sakıp Sabancı, Yaşar Kemal yakın aile dostlarıydı. Nardane Kuşçu ve ailesi ortaokuldan sonra Mersin’e taşındı. Burada Mersin İlköğretmen Okulunu kazandı ve 1972 yılında okulu bitirdi. En büyük şansı Köy Enstitüsü mezunu öğretmenler tarafından yetiştirilmek oldu. Okul sonrası kışın 6 ay yolu kapanan Torosların bir dağ köyünde öğretmenlik yaptı ve bir kez daha doğaya uyumlanarak yaşamanın ne kadar değerli olduğunu öğrendi.

Nardane Kuşçu

Kızının hediye ettiği deftere yazdığı düş…

1974 yılında evlilik nedeniyle İstanbul’a taşındı Nardane Kuşçu. 1975 yılında oğlu Ozan, 1984 yılında kızı Beste doğdu. Çocuklarına ve öğrencilerine her zaman doğa ile iç içe yaşama olanakları yaratmaya gayret etti. Ama şehir hayatında onu rahatsız eden bir şey vardı. Doğadan kopuk yaşamanın özgüven, özsaygı kaybına sebep olduğunu ve yanlış kentleşmenin okul bahçelerinin bile betonlaşmaya başlamasının insanları toprak analarından uzaklaştırdığını düşünüyordu.

Emekliliğine yakın bir zamanda kızı Beste’nin doğum gününde kendisine hediye ettiği bir deftere bir düş yazdı: “Bir eğitim ve organik tarım çiftliği kuracağım.” Emekli olduktan sonra 2002 yılında önce NAR NLP’yi kurdu. Bu bir şahıs şirketiydi. Şirketin konusu eğitim ve danışmanlıktı. 2005 yılında oğlu Ozan, gelini Ebru, kızı Beste ve eşi Ahmet’i de kapsayacak şekilde Nar Eğitim ve Danışmanlık Merkezi Limited Şirketi oldular. Ve bir gün eğitim ve organik tarım çiftliği kurma düşünü ailesiyle paylaştı… Herkes çok heyecanlandı… Artık bu düş hepsinindi. Hayalini kurduğu tesis için doğru araziyi bulabilmesi bir yıldan daha uzun bir zamanını aldı Kuşçu’nun. “Ulaşılabilecek kadar yakın, doğal olabilecek kadar uzak” bir yer arıyordu ve amacı “bir köprü” olmaktı. 2007 yılında nihayet istediği araziyi Kocaeli-Kandıra’da buldu.

İlk iş olarak 100 dönümlük arazinin içindeki metruk çiftlik evini yeniden canlandırdı. Babaannesinden gördüğü organik tarım yöntemiyle biriktirdiği atalık tohumları küçük bir alana ekerek işe başladı. Ardından projenin temellerini belirledi. Ekolojik olarak sürdürülebilir, minimum karbon ayak izine sahip bir oteli bulunan ve misafirlere sunulan ürünlerin yüzde 80’inin Narköy’de yetiştiği bir çiftlik kurdu. Hayal kurmanın teşvik edildiği bir ailede yetişen Kuşçu, kurduğu Narköy’ün girişinde, “Düşü olmayanın işi olmaz” yazdı. Şu anda 1.200’ün üzerinde atalık tohum ve bu tohumlardan yapılan organik tarım, atları, büyükbaş ve küçükbaş hayvanları, arıları ve sayısız çeşit bitkisi ile organik bir tarım çiftliği ve ekolojik otel olarak hizmet veren Narköy’ün büyük kısmı tamamen doğal ısıtma ve soğutmaya sahip.

Mimar olan kızı Beste’nin de yer aldığı ekibin, betondan temeller üzerine kurulmayan ve kaldırılsa bile 6 ay sonra doğanın yeniden eski halini almasını sağlayacak binalar inşa ederek yaptıkları sistemde, atıkların büyük çoğunluğunu “permakültür” ilkeleriyle çiftliğinin sınırları içinde yeniden değerlendiriliyor. Narköy’de su ayakizi çok önemli. Yağmur suları toplanıyor. Hiçbir kimyasal kullanılmıyor, çöp çıkartılmıyor, kompost yapılıyor bu kompostlar ekimde kullanılıyor. Nar Eğitim ve Danışmanlık Merkezi’nin eğitim odaklı sürdürülebilir turizm merkezi ve organik tarım çiftliği olan Narköy, eğitim odaklı bir merkez olarak çağdaş bir çiftlik ve otel mantığıyla yaşayıp hizmet veriyor. 14 oda, aile ve grup konaklama üniteleri, organik çiftlik yemeklerinin pişirildiği restoran, açık ve kapalı derslikler, organik tarım çiftliği, orman ve doğanın sürprizlerini sunan Narköy’de, çeşitli eğitim, aktivite ve atölye çalışmaları da düzenleniyor.

“Anabasis Onbinlerin Dönüşü’nde bahsi geçen vadideyiz”

Doğadan kopuk bir hayatın mümkün olabileceğine inanmayan ve Narköy’ü kurarken ekosistemle iletişimi dikkate aldıklarını söyleyen Nardane Kuşçu, “16 yaşındayken okuduğum ve hala dönüp tekrar baktığım Ksenophon’un Anabasis Onbinlerin Dönüşü kitabında bahsi geçen vadideyiz. Amacımız sağ beyin sol beyin arasındaki epifiz bezi gibi bir köprü oluşturmaktı. Şu anda bulunduğumuz Kandıra tam bir köprü coğrafya.

Farklılıklarımız doğal bitki örtüsünü, yabani bitki denilen doğanın öz çocuklarını muhafaza etmemiz. Buraya ne ekeceğimize onlara bakarak karar veririz. Örneğin yabani hardal, turp otu görürsek, turpgiller ve lahana çeşitlerini ekeriz” diyor.

“Yıldızları görmek için Narköy’de ışıklar yere bakar”

Doğayı modelleyerek öğrenmeyi sağlamanın en önemli sürdürülebilir eğitim yöntemlerinden birisi olduğuna dikkat çeken Kuşçu, “Evet hayal ettiğimiz yerdeyiz ve her geldiğimiz yerden yepyeni hayaller oluşuyor. Her gelen yeni kuşak, kendi ışığını, misyonunu da katarak yeni hayaller kuruyor. Kuşaklar arası iletişim ve öğrenme sürdürülebilirliğin temelidir. Ben de kendi adıma gençlerden, çocuklardan çok şey öğreniyorum.

Aklım karıştığında çocuklara danışırım. Günümüzde sürdürülebilir ve ekolojik bir sistem kurmak istiyorsak doğadaki sistemi anlamak hatta yaşayarak gözlemlemek çok önemlidir. Mesela Narköy’de ışıklar yere bakar. Neden mi? Yıldızları görmek için!” diye konuşuyor.

“Adalet, sevgi, özgürlük olmazsa olmaz!”

Girişimciliğin temelinde olmazsa olmaz birtakım değerlerin yattığını savunan Kuşçu, kendi olmazsa olmaz değerlerinin adalet, sevgi ve özgürlük olduğunu vurguluyor. Yurt dışına eğitim ihraç eden, Narköy gibi eğitimin lojistiğinde fark yaratan sosyal ve döngüsel ekonomiyi uygulayan bir kurum olduklarını dile getiren Kuşçu, gelecek nesillerin haklarını koruyarak işlerini yaptıklarını ve kurumlarla, ailelerle, okullarla, üniversitelerle çalıştıklarını kaydediyor.

Aynı zamanda TATUTA çiftliği olduklarını ve Türkiye ve dünyadan pek çok gönüllü ağırladıklarını sözlerine ekleyen Kuşçu, “Köylerimizin gençleri daha çok üniversiteye gidip köylerine dönüp işler yapmaya başladılar. Kadın emeği daha görünür hale gelmeye başladı. Bizimle çalışan arkadaşlar burada öğrendiklerini de kullanarak kendi düşlerini kurup girişimci oldular” diye anlatıyor süreci.

Nardane Kuşçu

“Kadın girişimci çok, görüneni az”

Türkiye’de görünenden daha fazla kadın girişimci olduğunu savunan Nardane Kuşçu, “Çok yakınımdan bir örnek verecek olursam; Kandıra’da çiftçiliği çoğunlukla kadınlar yapar. Ürettikleri ürünleri, yaptıkları salçayı, reçeli, turşuyu, ekmeği, el işlerini vb. şeyleri yol kenarında pazarda satarlar. Oysa Ziraat Odası toplantılarında benden başka kadın çiftçi göremezsiniz. Kadın emeğinin görünmesi değerinin bilinmesi için ciddi çaba gösteriyorum. Dünyanın yüzde 78’ini kadın çiftçiliği ve küçük aile çiftçiliği doyuruyor. Atalık tohumlar da kadın eliyle toplanıp çoğaltılıyor dünyada. Kadın girişimci çok, görüneni az. Kadınlar monokültür çiftçilik yapamazlar çünkü öncelikleri farklıdır. Önce ailesini köyünü, savaş zamanıysa cephedeki çocuğunu doyurmak ister. Ektiklerinden tohum alıp salçasını, reçelini vb. yapar” diye konuşuyor.

Türkiye’de kadın girişimciliği desteklemek adına KAGİDER gibi kurumların çok anlamlı çalışmalar yaptığını ifade eden Kuşçu, genç girişimci adaylarına, “Gençler umudumu tazeliyor. Tavsiyem; düş kursunlar, merak keşif ve deneme cesaretlerini arttırsınlar. Atatürk “İstikbal göklerdedir” derken bunları kast etmiştir. Kadın girişimci adayları KAGİDER’i takip etsinler, orada bu anlamda çok eğitim yapıyorlar. Ayrıca diğer girişimci kadınları tanısınlar” şeklinde tavsiyede bulunuyor.

Yaşar Kemal ve Sakıp Sabancı ilham oldu

Okumaya ve öğrenmeye çok düşkün olan Nardane Kuşçu’nun, hayat felsefesini şekillendiren, öğretileri ile hayata bambaşka yönlerden bakmasını sağlayan babaannesi ve anneannesi ile ilk öğretmeni Mualla Erdem’in yanı sıra babasının dükkanında ve aile yemeklerinde uzun uzun sohbetlerine tanık olduğu Sakıp Emmisi Sakıp Sabancı ve büyük usta Yaşar Kemal kariyer yolculuğunda en çok etkilendiği isimler oldu. Henüz 16 yaşındayken okuduğu ve sonra tekrar tekrar okuduğu, pek çok kişiye hediye ettiği Ksenophon’un Anabasis Onbinlerin Dönüşümü kitabı, Hikmet Birand’ın Alıç Ağacı ile Sohbetler, Prof. Esat Muhlis Oksal’ın Ormanlarımız ve Park Ağaçlarımız, Orhan Topçuoğlu ve Tülin Topçuoğlu tarafından derlenen Cumhuriyet Döneminde Olaylarda ve Mesleklerde Basınımızda Yer Alan İlk Kadınlar ve Nutuk kitapları kişisel yolculuğunda ilham aldığı kitaplar oldu. Yaptığı çalışmalarla bugüne kadar pek çok ödüle layık görülen Nardane Kuşçu’nun aldığı ödüllerden bazıları şöyle: TEDx Youth organizasyonu katkı ödülü, Kocaeli Gazetecilik ve Yayın A.Ş Doruktakiler 2020 Jüri özel ödülü, Gülnar 100. Yıl Bilimsel Etkinlikler Toprak Ana Ödülü, KAGİDER Türkiye’nin Kadın Sosyal Girişimcisi ödülü, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Eğitim Projeleri destek plaketi, Özkan Mert Çevre Onur ödülü, İstanbul Kültür Üniversitesi Girişimcilik ödülü, İstanbul-Etiler Rotary Kulübü Destekleme ödülü, TEV Ödülü, Yves Rocher Toprağın Kadını ödülü.


0/(0)
18 Mayıs 2024 Cumartesi
Yorum (0)


Yorum Yazınİçerik hakkında ki düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.


Kategori'ye Ait Diğer Haberler